Bu yazımızda, genel ağda çokça araştırılan ve yazımında, telaffuzunda zaman zaman hata yapılan akıbet sözcüğünü ele alacağız. Sözlüğe baktığımızda Arapça kökenli olan akıbet sözcüğünün, cümlede isim ve zarf görevinde kullanılan iki anlamı olduğunu görmekteyiz. Dilimizde, akıbet sözcüğünün daha ziyade isim görevinde kullanıldığını belirtmekte fayda var. Aşağıda yer verilen tanım ve örnekler üzerinden bu sözcüğün kullanımını irdeleyelim.
1. (isim) Bir işin, durumun sonu, sonuç.
Örnek 1: Diğerlerinin akıbetlerini bilmiyorum. (İhsan Oktay Anar)
2. (zarf) Eninde sonunda, nihayetinde.
Örnek 2: Kurdun oğlu akıbet kurt olur, demiş ve bu söz beş muallimin meslek ve ilim haysiyetine dokunmuştur. (Reşat Nuri Güntekin)
Öte yandan, akıbet sözcüğü bazen akıbetine uğramak birleşik fiilinde de karşımıza çıkabilmektedir. Bu birleşik fiil, “birinin yaşadığı kötü duruma benzer bir duruma düşmek” anlamına gelmektedir. Aşağıdaki cümle, bu birleşik fiilin kullanımını örneklemektedir.
Örnek 3: Ben Kristof Kolomb’un akıbetine uğramak istemiyorum.
Akıbet sözcüğü zaman zaman “akibet” şeklinde yazılıp okunabilmektedir. Bu ve benzeri hataları önlemek adına, yazımında ve telaffuzunda tereddüt ettiğimiz sözcükleri, başta TDK olmak üzere güvenilir Türkçe kaynaklardan teyit etmeyi unutmayalım.