Algı Lensleri

Bu yazımızda, kişisel gelişim ve şifa konusunda sıklıkla karşımıza çıkan “Kuantum felsefesi nedir?” sorusuna basit bir cevap bulmaya çalışacağız. İngiliz bilim adamı Isaac Newton, 1687’de yayımladığı Principia adlı eserinde klasik fiziğin temeli olarak kabul edilen evrensel kütle çekimini ve hareketin üç kanununu ortaya koymuştu. Newton, bir makinaya benzettiği evrende, maddenin hareketlerinin belirli kurallara bağlı olduğunu keşfetmişti. 20. yüzyılın başlarına gelinceye kadar fizik dünyasına Newton’un hareket yasaları hâkimdi. Ancak, Albert Einstein’ın çalışmaları, evrene dair anlayışımızı kökten değiştirdi. Bilim dünyasında çığır açan E=mc2 formülüyle madde ve enerjinin aynı şeyler olduğunu ispatlayan Einstein, o güne kadar Batı dünyasına hâkim olan Newton anlayışının madde ve bilinç arasına çektiği keskin çizgiyi de ortadan kaldırmış oldu. Einstein’ın bu keşfi, atom altı düzeyi inceleyen kuantum fiziğinin oluşmasına zemin hazırladı. Peki, kuantum fiziğini bu kadar ilginç ve şaşırtıcı yapan nedir?

Kuantum fiziği, madde ve enerjinin iç içe geçtiği bir alana sokar bizi. O alanda, atom altı parçacıklar, hızla hareket eden enerji parçacıklarına dönüşürler. Daha da ötesi, bu parçacıklar insan düşüncesinin yaydığı enerjiye yanıt verirler. Bu alanı gözlemleyen kişi ile bu kişinin gözlemlediği parçanın birbirinden bağımsız şeyler olmadığı görülür. Düşünce, enerji, gözlemci ve gözlenen arasındaki ayrımlar ortadan kalkar. Heisenberg’in, belirsizlik alanı dediği bu alana, gönderdiğimiz düşünce paketçikleri varlık katar; onu belirli bir hâle getirir.

David Bohm, “kuantum alanda her şey bir ve aynıdır” derken şunu da eklemiştir: “Bu, evrenin devasa, farklılaşmamış, bölünmemiş tek bir kütle olduğu anlamına gelmemektedir. Şeyler aynı zamanda hem bölünmez bir bütünün parçaları olabilir hem de kendi özgün niteliklerine sahip olmayı sürdürebilir.”

Tüm bunlardan hareketle, bedenlerimizin Newton’un hareket kanunlarına tabi katı maddeler olmanın yanında kuantum yasalarına göre işleyen parçacıklardan oluştuğunu; gerçekliğe ilişkin görüşlerimizin sadece varsayımlara dayandığını ve algı lenslerimizi değiştirerek gerçekliği farklı şekillerde deneyimleyebileceğimizi söyleyebiliriz. Oldukça iddialı bir argüman gibi dursa da modern bilim bize bu yönde bir izlenim veriyor. Kuantum felsefesi de aslında bu temel üzerine inşa ediliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir