Dil Ediniminde Farklı Perspektifler: Tomasello ve Chomsky

Bu yazımızda, öncelikle, Michael Tomasello’nun dil edinimi konusundaki fikirlerini ve bunların bazı felsefi çağrışımlarını inceleyeceğiz. Ardından, Noam Chomsky’yi kısaca tanıtıp Tomasello’nun görüşlerinin Chomsky’ninkilerle çeliştiği ana noktaları vurgulayacağız.

Michael Tomasello (1950-…), dil edinimi konusundaki öncü çalışmaları nedeniyle dil bilimci olarak da kabul edilen Amerikalı bir psikoloji profesörüdür. Kendisi, insanlar ve diğer bazı primatlar üzerinde yaptığı çalışmalara ve deneylere dayanarak konuşma öncesi dönemde çocukların iletişim kurmak için işaret etmeyi ve jestleri kullandığını savunur. Dilsel iletişim bağlamında, yapısalcı bir perspektiften bakıldığında jestlere ikincil bir önem atfedilmektedir. Tomasello ise jestleri, dilin yokluğunda bağımsız iletişimsel eylemler olarak ele alır. Bu kavrayış, dilin pragmatik altyapısının önemli bir unsuru olarak görülebilir.

Tomasello, jestlerin kullanımında insanlar ve hayvanlar arasında önemli farklar olduğunu iddia eder. Bu çerçevede, insan bebeklerinin jestleri, hayvanlarda görülmeyen benzersiz özellikler sergiler. Her şeyden önce, insan bebeklerinin jestleri referans verici, iş birlikçi ve bilgilendiricidir. Muhatabın, temsil edilen bir şeyi, bir bağlam içinde anlamasını sağlamaya yöneliktir. Bu eksende, gönderici ve alıcıdan oluşan paylaşım ortamına “Ortak Zemin” adı verilir. “Ortak Zemin”, temelde bilgi ihtiyacı üzerine kuruludur. Tarafların birbirleriyle ilişki kurup geliştirmesine olanak sağlayan paylaşım nosyonu, “Ortak Zemin”in oluşturulmasında kilit bir role sahiptir.

Tomasello için işaret etme, yeterince üzerinde durulmayan bir olgudur çünkü zayıf bir sinyal gibi görünmesine rağmen, önemli doneler barındırır. Birçok araştırma, neredeyse tüm çocukların konuşmadan önce özellikle işaret etmeyi ve birtakım jestleri kullandığını göstermektedir. Bunlar, sonrasında dilsel iletişimin üzerine inşa edildiği bir zemin oluşturmaktadır. İşaret etme ve jestlerin, bir bakıma insanın dilsel iletişiminin evriminde anahtar geçişler olduğu da söylenebilir. Başka bir deyişle, işaret etme ve jestlerin kullanımı, konuşma devreye girmeden önce iş birlikçi faaliyetler çerçevesinde paylaşıma imkân tanıyan, niyete dayalı pragmatik bir altyapı oluşturur. Bu geçişin birçok evrimsel ve fizyolojik nedeni olabilir ancak asıl önemli olan, işaret etme ve jestlerin, dil becerilerinin gelişimde birincil rol oynamasıdır.

Tomasello’nun teorisinde iki belirgin felsefi çağrışım olduğu söylenebilir. İlk olarak, “Ortak Zemin” kavramı, dilin toplum üyeleri arasında “oyun gibi oynanan” sosyal bir varlık olduğunu varsayan Ludwig Wittgenstein’ın “dil oyunu” kavramıyla ilişkilendirilebilir. Geç dönem Wittgenstein’a özgü bu anlayış, bir ifadenin anlamının belirli bir bağlamda değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapar. Sözü edilen bağlamsal boyut, Tomasello’nun “Ortak Zemin” kavramıyla özdeşleşen pragmatik altyapının belkemiğidir. Ayrıca, Tomesello’nun dikkat çektiği işaret etme, Edmund Husserl’in fenomenolojisinde ayırt edici bir zihinsel özellik olarak tanımlanan yönelimsellik kavramını hatırlatmaktadır. Husserl, bilincin kendini nesnelerine yönelttiğini öne sürer. Bu açıdan bakıldığında konuşma öncesi dönemdeki bir çocuğun niyeti, bir şeyi işaret etmesinde somutlaşmaktadır.

Noam Chomsky (1928-…), insanın bilişsel olarak belirli becerilerle önceden donatılmış olduğunu iddia eden evrensel dil bilgisi teorisi gibi devrim niteliğindeki çalışmaları nedeniyle “modern dil biliminin babası” olarak kabul edilen Amerikalı bir dil bilimci, filozof ve entelektüeldir. Ona göre insan, dil edinimini mümkün kılan temel bir dil becerileri seti ile doğar. Chomsky’nin dil bilimindeki biçimci-yapısalcı kampın başat temsilcisi olduğunu ve insan bilişi içinde doğuştan gelen evrensel bir söz dizimsel yapı varsaydığını unutmamalıyız. Onun fikirleri, Immanuel Kant’ın ortaya koyduğu, anlama yetisinin apriori (deneyimden bağımsız) nitelikleri olan kategorileri de çağrıştırmaktadır.

Sonuç olarak, Tomasello ve Chomsky’nin dil bilimsel yaklaşımları arasında önemli bir fark olduğunu söyleyebiliriz. Gömülü dilsel yapı fikrini reddeden Tomasello, çocukların dilsel kalıpları iletişim ve etkileşim yoluyla öğrendiği, dil ediniminin sosyal yönünü öne çıkaran işlevsel bir dil gelişimi teorisini savunur. Bu teorinin, dil edinim süreci boyunca zihni bir “tabula rasa (boş levha)” olarak kabul eden deneyci bir ruh barındırdığı aşikâr. Öte yandan Chomsky, içsel bir evrensel dil bilgisini verili kabul eden yapısalcı bir anlayışı savunur. Bu düşünce doğrultusunda, Chomsky’nin teorisi, tüm doğal dillerde rastlanan ve doğuştan gelen bir söz dizimsel çerçeve varsayar ve bu yönüyle rasyonalist mirasın bir ifadesi olarak görülebilir.

* Bu blog yazısında kullanılan görsel J. Brouwer’e aittir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir