Bu yazımızda, düşüncenin gücünü irdeleyeceğiz. Yaşantımız boyunca her an, algılarımızla yarattığımız gerçekliği, düşünsel alışkanlıklarımızla perçinliyoruz. Her geçen saniye, beynimizde düşünce kalıplarımızı şekillendiren yeni köprüler inşa ediyoruz. Çoğu zaman görmezden gelsek de bu yapıların mimarı kendimiziz. Kilit nokta burası. Davranışlarımızın büyük bir bölümünün bilinçaltı tarafından yapılandırıldığını hesaba katarsak zihin tarafından işleme alınan verilerin süzüldüğü içsel filtrelerin önemi ortaya çıkıyor.
Doğduğumuz andan itibaren nasıl bir algılama alışkanlığı geliştirdiysek başımıza gelenleri o şekilde çerçeveliyoruz. Kurban rolüne bürünmeyi seviyoruz. Ekseriyetle olup biteni sineye çekip kaderimiz olarak kabullendiğimizden geçmiş düşünce kalıplarının tekerrürü hâline dönüşen bir kısır döngünün içine sıkışıp kalıyoruz. Ardından bilinçli zihnimizde, varoluşumuzun umarsız serzenişleri yankılanmaya başlıyor. Çok derinlerden yükselen bu çığlıklarda görünür olan yılların tortulaşmış ızdıraplarından kaçınmak için daha da içimize kapanıyoruz ve özenle dokuduğumuz senaryoda, mahkûm bir oyuncu gibi aynı replikleri tekrar edip duruyoruz. Suçlu, çoğu zaman üçüncü şahıslar. Ama gözden kaçırdığımız önemli bir nokta var: Başkalarını suçladığımızda aslında kendimizi suçlamış oluyoruz. Bu yıkıcı tavrın kökeninde kendimize duyduğumuz öfke yatıyor. Korku ve endişeyle beslenen bu duygu kalıbı an be an içimizi kemirip duruyor.
Şimdiye kadar iç karartıcı bir tablo çizdiysek özür dileriz ama düşünce genel olarak böyle şekilleniyor. Bu girdabın dışındayım diyorsanız zaten bu yazının ana fikrini kendi deneyimlerinizle çoktan öğrenmişsiniz demektir. Ama söylediklerimiz yüreğinizde nahoş bir kıpırtıya sebep oluyorsa okumaya devam edin. Arkasına saklandığımız kemikleşmiş maskenin gevşemesine aldırmayın. Bu, iyiye işaret. Zira dönüşüm, rahatsızlıkla başlar. Kendimizi tarafsız bir gözle inceleyip “Yaşadıklarımı nasıl algılıyorum?” diye soralım. “Algılarım, düşüncelerimi nasıl etkiliyor? Düşünce kalıplarımı değiştirdiğim takdirde hayatımda neler değişir?”
Bu çetrefilli soruların cevaplarını hemen alabilmek kolay değil. Yapmamız gereken kararlılıkla kendimizi mercek altına alarak kalbimizin sesine kulak verip şimdiye değin sümen altı ettiğimiz her şeyin yüzeye çıkmasına olanak sağlamak. Büyük olasılıkla sancılı bir süreç olacak ama zorluklar kazanımları kıymetli hâle getirir. Kader ağlarını örmeden, kendi yazgımızın idaresini ele almak elimizde. Gandhi’nin muhteşem sözü, harekete başlamak için iyi bir nirengi noktası olabilir: Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür. Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür. Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür. Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür. Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür. Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür. Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.