Bu yazımızda, 1901-1962 yılları arasında yaşamış, Türk edebiyatının başat figürlerinden birisi olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanını mercek altına alacağız. Bu çalışmayı kitabın 2010’da Dergâh Yayınları’ndan çıkan 15. baskısını esas alarak yaptığımızı ekleyip kısaca Ahmet Hamdi Tanpınar’dan bahsedelim.
Şiir, hikâye, roman, deneme ve inceleme gibi edebî türlerde eserler veren Tanpınar, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde tamamladıktan sonra 1923’te Erzurum Lisesinde edebiyat öğretmeni olarak göreve başlamış, 1933’te İstanbul’da güzel sanatlar eğitimi veren Sanayi-i Nefise Mektebine tayin edilmiş ve akabinde 1939’da dönemin eğitim bakanı Hasan Âli Yücel tarafından, doktorası olmamasına rağmen İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bünyesinde kurulan “19. asır Türk edebiyatı” kürsüsüne profesör olarak atanmıştır. Bu istisnai görevlendirme, Tanpınar’ın ne kadar yetkin bir edebiyatçı ve öğretmen olduğunun en büyük delili olsa gerek. Romanlarında gerçekçi bir tarzı benimseyerek sosyal sorunlara değinen Tanpınar, şiirlerinde sembolist bir dil kullanmıştır.
Tanpınar’ın roman türünde kaleme aldığı, ilk baskısı 1961 yılında yapılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, II. Abdülhamit, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini görüp yaşamış Hayri İrdal’ın anıları şeklinde kurgulanmıştır. Romanda, hanedanlıktan cumhuriyete geçiş sürecinde Doğu ve Batı arasında bocalayıp sıkışan Türk toplumunun tutum ve davranışları, hayali bir kurum olarak karşımıza çıkan Saatleri Ayarlama Enstitüsü ekseninde ironik bir üslupla ele alınmıştır. Hatta Tanpınar’ın bu eserde, yer yer evrensel düzeyde bir modernizm eleştirisi yaptığını da söylemek yanlış olmaz.
Başka bir perspektiften bu anlatıya, zamanın lineer olarak algılanıp gitgide mekanikleşmesine yönelik bir eleştiri gözüyle de bakabiliriz. İnsanlığın kültürel evrim sürecinde başlangıçta döngüsel olan zaman algısı, yerleşik hayata geçiş ve sonrasında modernleşmeyle beraber lineer bir anlayışa evrilmiştir. Sözünü ettiğimiz eserde, Tanpınar’ın bu değişimi ve bu değişimin beraberinde getirdiği sancıları gerek bireysel gerekse de toplumsal açıdan ustalıkla işlediğini görmekteyiz.
Anlatıda metaforlara da başvuran Tanpınar, psikanaliz ve evrendeki sayısal düzeni keşfetmeyi amaçlayan bir okültizm dalı olan nümeroloji gibi değişik konuları da işlemektedir. Ağdalı bir dille yazılmasına rağmen akıcılığından ödün vermeyen romanda, dilimize daha ziyade Arapça ve Farsçadan geçmiş eskimiş kelimelerin sıklıkla kullanıldığını görmekteyiz. Aslına bakarsanız romanın eskimiş kelimelerle yoğrulmuş dili, Tanpınar’ın yaşadığı ve ayrıca romanın geçtiği, kabaca 19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk yarısını kapsayan dönemdeki Türkçe hakkında bize önemli doneler sunmaktadır. Söz gelimi, romandaki bazı sözcüklerin yazımı bugünkünden farklılık göstermekte. Benzer farklılıklar düzeltme işaretinin kullanımında da göze çarpıyor.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, 2017 yılında konularında uzmanlaşmış deneyim sahibi yazar, eleştirmen, yayıncı ve akademisyenler tarafından oluşturulan “Türk Edebiyatının En İyi 100 Romanı” listesinde 3. sırada yer almıştır. Bu listede Tanpınar’ın bir üçleme oluşturan Huzur, Sahnenin Dışındakiler ve Mahur Beste adlı romanlarının da bulunduğu not ederek yazımızı noktalayalım.
* Bu blog yazısında kullanılan görsel eksiseyler.com internet sitesinden alınmıştır.