Yokluk Bilincini Dönüştürme

Bu yazımızda, yokluk bilinci ve bolluk bilinci kavramlarını ele alıp yokluk bilincini bolluk bilincine dönüştürmeye yönelik bir farkındalık yaratmaya çalışacağız. Öncelikle, bu konunun spiritüel çalışmalara özgü olduğunu belirtmekte fayda var. Bu bakımdan, bu yazıda yer verilen birçok hususun, çağdaş bilimsel paradigma ile örtüşmeyebileceğini göz önünde bulunduralım.

Kıtlık bilinci olarak da isimlendirilen yokluk bilincini, çeşitli etkenlere bağlı olarak yokluk düşüncesinin zihinde kök salıp kişinin yaşamla olan ilişkisini bu yönde şekillendirmesi olarak tanımlayabiliriz. Yokluk bilincinin kıskacında olan birisi, hayatta kıt kaynaklara sahip olduğunu varsayar; düşüncelerini ve edimlerini bu yerleşik kalıp üzerinden deneyimler. Diğer taraftan, bolluk bilinci, yaşamın aslında bolluk ve bereket içerdiği prensibine dayanmaktadır. Toprak, su ve güneş gibi doğal olgular, bu anlayışın fiziksel âlemdeki en belirgin tezahürleridir. Peki, yokluk bilincinden bolluk bilincine nasıl geçilir? Aşağıda, bu dönüşüme yardımcı olabilecek bazı ipuçlarına yer verilmektedir. Bunları özümseyip hayatımıza geçirerek bolluk bilincine erişmeye yönelik önemli bir farkındalık kazanabiliriz.

  • Yokluk bilincinin oluşmasında genetik, bilişsel ve sosyoekonomik faktörlerin etkisi olduğu söylenebilir. Örneğin, fakir bir ailenin ferdi, ister istemez yaşamını maddi anlamda birçok zorluğa göğüs gererek idame ettirmek durumundadır. Bu noktada, aile büyüklerinin, sosyal çevrenin ve hatta medyanın kısıtlı yaşamaya yönelik telkinleri, yokluk bilincinin oluşmasını tetikleyebilir. Böylesi bir kısır döngüden kurtulmanın ilk adımı, yaşamda bolluk vadeden çok çeşitli olanaklar olduğunun farkına varabilmektir. Bu farkındalık, konfor alanımızdan çıkıp düşünce ve davranışlarımıza yön veren ve yokluk bilincini pekiştiren çekirdek inançlarımızla cesurca yüzleşmemizi gerektirir.
  • Kullandığımız sözcükler, deyimler -bunları kısaca dil kalıpları olarak adlandıralım- yaşamı nasıl algılayıp deneyimlediğimize ilişkin önemli izler taşır. Yoklukla özdeşleşen ve dilimize pelesenk olmuş olumsuz dil kalıplarını fark edip bunları dönüştürmeye yönelik bazı basit egzersizler uygulayabiliriz. Mesela, yaşamdan beklentimizi veya elimizdeki imkânları ifade ederken “yapamam, olmaz, yetmez” gibi olumsuz ifadeler yerine, “yaparım, olur, yeter” gibi olumlu ifadeler kullanmayı tercih edebiliriz.
  • Yokluk bilincinin, yaşamın bereketli yönünün göz ardı edilmesi sonucu oluştuğunu unutmayalım. Sözü edilen bolluk ve bereketi hayatımıza çekmek için bazı imajinasyon teknikleri uygulayabiliriz. Sözgelimi, esnek bir tavırla kendimizi olumlu bir tabloda hayal etmek ya da başarmak istediğimiz şeyleri zihnimizde somutlaştırmak, evrenin ve dolayısıyla yaşamın özünü oluşturan zenginliği ve cömertliği yeniden keşfetmemizi sağlayabilir.
  • Bazı kadim öğretilerde, güçlü bir farkındalık eşliğinde istediğimiz bir şeyi olmuş gibi imgeleyerek onu gerçekleştirmeye muktedir olabileceğimizden bahsedilmektedir. Bu tekniği uygulayarak alışageldiğimiz doğrusal zaman algısından çıkıp geçmiş, şimdi ve geleceğin bir potada eridiği döngüsel zaman algısına geçeriz ve böylelikle kuantum alandaki varlığımızı hatırlamış oluruz. Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi sahibi olmak için Algı Lensleri adlı yazıya göz atabilirsiniz.
  • Kalbimizi ve zihnimizi hizalamak suretiyle uygulayabileceğimiz basit bir meditasyon, bolluk bilincinin yaratımında bize yardımcı olacaktır. Bunun için rahat bir pozisyon alıp gözlerimizi kapatmamız ve nefes alışverişlerinize odaklanmamız yeterli. Zihnimizde savrulan düşüncelerin arasındaki boşlukları deneyimledikçe kozmik bilinçle olan bağlantımız güçlenir. Bu yakınlaşmayı, illüzyondan bir nebze olsun sıyrılıp hakikati duyumsayabilmemiz adına bir fırsat olarak görebiliriz. Meditasyon ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek için Meditasyon Nedir? adlı yazıyı okumanızı öneririz.

* Bu blog yazısında kullanılan görsel Todd Rhines’e aittir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir