Bu yazımızda, “Öfke nedir?” sorusuna cevap verip öfkeyle başa çıkmaya yönelik bazı önerilerde bulunacağız. En basit ifadeyle öfke; tehdit, incinme vb. karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi olarak tanımlanabilir. Kızgınlık, hışım, hiddet gibi sözcükler öfke ile eş anlamlıdır. Örneğin, işlerimiz rast gitmediğinde, biriyle münakaşa ederken veya tehdit edildiğimizde öfkelenebiliriz. Öfke, olumsuz bir duygudur. Öfkeye kapıldığımızda vücudumuzun hormonal dengesi bir anda değişir. Adrenalin ve kortizol (stres hormonu) seviyesi yükselir. Buna bağlı olarak kalbimiz daha hızlı atar, daha hızlı nefes alıp veririz, tansiyonumuz dengesizleşir. Öfkeyi bir alarm veya kriz hâli olarak nitelendirebiliriz. Bu süreçte olağan hâlimizden uzaklaşıp bambaşka bir kimliğe bürünürüz. Sağlıklı karar verme yetimiz sekteye uğrar. Kendimizi koruma içgüdüsüyle fevri davranışlar sergileyebiliriz. Ne yazık ki bazı durumlarda, bu davranışların can kaybına kadar varabilen çok kötü sonuçlar doğurduğuna tanık oluyoruz. Bu bakımdan öfkeyi, pimi çekilmiş bir el bombasına benzetebiliriz.
Dilimizde, öfkenin tekinsiz, yıkıcı doğasını anlatan çok güzel bir atasözü var: Öfke ile kalkan ziyanla (veya zararla) oturur. Yani, öfkeyle sergilenen davranışlar, söylenen sözler zarara yol açar. Bu zararın boyutları bazen telafi edilemeyecek noktalara ulaşabilir. Peki, öfkeyi kontrol altında tutmak için ne yapmalıyız? Aşağıda, öfke yönetimi ve öfke kontrolü ile ilgili bazı önerilere yer verilmiştir. Bunları irdeleyip hayata geçirme, öfke ile mücadelede bize destek olabilir.
- Öfkeden deliye dönmek, öfkeden kudurmak deyimlerinde de görüldüğü üzere öfke, güçlü ve yoğun bir duygudur. Duyguların en önemli özelliği, bir iç veya dış uyaranın etkisiyle oluşmaları ve gelip geçici olmalarıdır. Bu yüzden, öfke hissettiğimizde bunun bir nedene bağlı olduğunu ve öfkemizin eninde sonunda yatışacağını unutmamamız gerekir. Bunun bilincinde olarak öfkelendiğimiz zamanlarda, öfkeyi tetikleyen dış uyarandan uzaklaşarak veya öfkeye bir düşünce sebep oluyorsa dikkatimizi başka bir şeye vererek öfkemizin yatışmasını bekleyebiliriz. Örneğin, bir tartışma sırasında öfkelendiğimizi hissediyorsak o ortamdan uzaklaşıp sakinleşmeye çalışabiliriz. Böyle durumlarda, düzenli nefes alıp verme veya egzersiz, yürüyüş gibi fiziksel etkinlikler, öfke nedeniyle değişen vücut ritmimizin normale dönmesini sağlar. Ayrıca, öfke hissetmeye başladığımızda sakin kalabilmek adına kendimize olumlu telkinde bulunmayı deneyebiliriz.
- Öfkenin kişiden kişiye değişen, kendine göre bir oluşum ve gelişim süreci vardır. Bu süreçteki dinamiklerin farkına varmak, öfkeyi daha kolay yönetmemize olanak sağlar. Örneğin, araç kullanırken çok basit gerekçelerle diğer sürücülere öfkeleniyorsak bunun sebebini başkalarında aramak yerine kendimize bakabiliriz. İş, aile gibi bambaşka konularla ilgili travmalarımızı ve tıkanıklıklarımızı, trafikte başkalarına yansıtıyor olma ihtimalimizi gözden kaçırmamalıyız. Bu durumda, öfkemizin kökenini oluşturan etmenleri net bir şekilde tespit edip onları dönüştürmeye yönelik çalışmalar yapabiliriz.
- Öfke, toplumda yaygın bir duygudur. Munis bir insanın bile zaman zaman öfkelenebildiğine tanık olmuşuzdur. Karşılıklı etkileşimde öfkenin etkisi katlanarak artar ve iki taraf için de felaket sonuçlar doğurabilir. Öfke nedeniyle vuku bulabilecek bir kavgaya, çatışmaya zemin hazırlamamak için başkalarıyla olan iletişimimizde empatiyi, saygıyı ve hoşgörüyü esas alan bir yaklaşım tarzı geliştirmeye gayret etmeliyiz. Varsa önyargılarımızdan sıyrılıp karşımızdakinin de bizim gibi duyguları, düşünceleri ve hayalleri olan bir insan olduğunu göz önünde tutmalıyız.
* Bu blog yazısında kullanılan görsel Andre Hunter’e aittir.