Bu yazımızda, tanım ve örnek cümleler üzerinden dilimizde anlamları az bilinen fiilleri irdeleyeceğiz. En genel ifadeyle iş, oluş ve hareket bildiren sözcükler olarak tanımlayabileceğimiz fiiller, cümlenin en önemli bileşenlerindendir. Zaman zaman fiil yerine eylem sözcüğü de kullanılabiliyor. Vakit kaybetmeden yazımızın detaylarına geçelim.
İlk fiilimiz olan azımsamak, “bir şeyi yeterli görmemek, az bulmak” gibi anlamlara geliyor. Samim Kocagöz’den bir alıntı yaparak bu sözcüğün kullanımını örneklendirelim: “Hasan Efendi azımsadı bu parayı, az surat astı.” Azımsamak, edilgen bir şekilde azımsanmak olarak da karşımıza çıkabiliyor. Reha Mağden’den bir alıntıyla bunu örneklendirelim: “Bu yaklaşım çoğu zaman daha uygundur ama sözünü ettiğimiz uğraşa değer adaylar da azımsanmayacak kadar çoktur.”
İkinci fiilimiz olan böbürlenmek, “kendini üstün görmek” anlamında. Böbürlenmek fiilinin eş anlamlısı büyüklenmek. Bu fiilin kullanımına yönelik Sait Faik Abasıyanık’tan bir alıntı yapalım: “Millete, vatana bir faydam dokunuyor diye böbürlenirdi.”
Üçüncü fiilimiz olan çiselemek, “yağmurun yavaşça yağması” anlamında. Reşat Nuri Güntekin’den bir alıntı yaparak bu fiilin kullanımını pekiştirelim: “Mevsim kış, hava kapalı, yağmur ince ince çiseliyor.” Çiselemek fiilinin eş anlamlısı çisemek. Niyazi Hüseyin Bahtiyar’dan iki dize alıntılayarak bu sözcüğün kullanımını örneklendirelim: “Sevi yağmurları çiser durur içime / Ve ebemkuşağı kemer atar şöyle”
Dördüncü fiilimiz dillendirmek. Dil sözcüğünden türetilmiş olan dillendirmek, “biri hakkında dedikodu yapılmasına neden olmak veya sözel olarak ifade etmek, söylemek” gibi anlamlar barındırıyor. Bu fiilinin kullanımına yönelik bir örnek cümleye bakalım: “Aile saadetimizi derinden sarsan bu mevzuyu hiçbir zaman dillendirmedik.” Dillendirmek, zaman zaman dillendirilmek olarak edilgen bir yapıda da karşımıza çıkabiliyor. Buna ilişkin bir örnek verelim: “Toplantıda önemli gündem maddelerinden birçoğu dillendirilmedi.”
Beşinci fiilimiz olan eğlemek, “durdurmak; meşgul etmek, oyalamak veya ilgilenmek, avutmak” gibi anlamlar ihtiva ediyor. Bu sözcüğün kullanımına yönelik örnek bir cümleye bakalım: “Dükkâna zamanlı zamansız uğrayan dostları eğlemekten, çalışmaya fırsat bulamıyor.” Hepimizin aşina olduğu eğlenmek ve eğlendirmek gibi fiillerin de yapısal anlamda eğlemek ile benzeştiklerini ve bazı ortak anlamlar paylaştıklarını hatırlatmakta yarar var.
Sırada, “bir şeyi yapma isteği duymamak” anlamına gelen erinmek var. Erinmek fiilinin eş anlamlısı üşenmek. Erinmek eyleminin kullanımına yönelik bir örnek cümle üzerinden ilerleyelim: “Öylesine bir yorgunluk çöktü ki üstüme, gömlekleri ütülemeye erindim.”
Yedinci fiilimiz olan eprimek, “ekşiyip çürümek, bozulmak; beklemekten dolayı olgunlaşmak, yumuşamak veya incelip dağılmak, erimek” gibi anlamlara geliyor. Ayşe Kulin’den bir alıntı yaparak bu sözcüğün kullanımını görelim: “Piyanonun solmuş ve eprimiş mor kadifeden şamdanlıkları vardı.” Dikkat ederseniz bu cümlede eprimek, sıfat-fiil olarak kullanılmış.
Sekizinci fiilimiz olan esirgemek, “himaye etmek, korumak veya bir şeyi yapmaktan veya vermekten kaçınmak” gibi anlamlar barındırıyor. Aka Gündüz’den bir alıntı yaparak bu sözcüğün kullanımını örneklendirelim: “Hemşiremden esirgediğiniz şeyi ben kabul edecek kadar alçalmadım.” Esirgemek, zaman zaman esirgenmek olarak edilgen bir yapıda da karşımıza çıkabiliyor. “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” atasözü buna örnek verilebilir.
Dokuzuncu fiilimiz olan hortlamak iki anlama geliyor. İlki, bir inanışa göre ölünün mezardan çıkması. İkincisi ise bir sorunun yeniden gündeme gelmesi. İsmail Hakkı Baltacıoğlu’ndan bir alıntıyla bu fiilin kullanımını örneklendirelim: “Hortlasın mezarında öyleyse, hınzır herif, dedi.” Hortlamak, zaman zaman hortlatmak olarak ettirgen bir yapıda da karşımıza çıkabiliyor. Buna yönelik bir örnek cümleye bakalım: “Art arda yaşadığımız felaketler, âdeta kadim korkularımızı hortlatmıştı.”
Onuncu fiilimiz olan kafeslemek, argo bir sözcük ve “çıkar sağlamak için birini aldatmak” anlamında. Bu sözcüğün kullanımına yönelik bir örnek cümle üzerinden ilerleyelim: “Dolandırıcılar, kurbanlarını akılalmaz bir komployla kafeslemişler.”
On birinci fiilimiz olan kanıksamak, “bir şeyi yadırgamaz hâle gelmek, alışmak veya usanmak, bıkmak” gibi anlamlara tekabül ediyor. Bu eylemin kullanımına yönelik Adalet Ağaoğlu’ndan bir alıntı yapalım: “Kanıksamış ve alışmış olduğumu düşünmek bile istemiyorum.” Kanıksamak zaman zaman ettirgen bir yapıda kanıksatmak olarak da karşımıza çıkabiliyor. Bunu örneklendirelim: “Yaşadığım hadiselerin duygusal yükü, müzmin bir hüznü kanıksattı bana.”
Bu yazıdaki on ikinci ve son fiilimiz olan mızırdanmak, “yakınarak konuşmak, sızlanmak” gibi anlamlara işaret ediyor. Mızırdanmak fiilinin eş anlamlısı sızıldanmak. Söz konusu fiilin cümlede kullanımına yönelik örnek bir cümleye bakalım: “Saatlerce mızırdandı durdu sonra yorulmuş olacak ki oracıkta uyuyakaldı.”